10 Nisan 2009 Cuma

Medeniyetler İttifakı

Yahudilik ve Hıristiyanlık zaman içerisinde bazı bozulmalara uğramış, kutsal kitaplarının içine bazı batıl inanışlar ve hurafaler karışmıştır. Ancak yine de bu iki dinin kitapları incelendiğinde, hak dine ait pek çok inanç esasının ve ahlaki değerin korunmuş olduğu da görülecektir. Söz konusu inançlar ve değerler, üç dinin ortak inanç esasları ve ahlaki değerleridir. Bu ortak değerlerin tespit edilmesi, üç dinin mensuplarının birbirlerini daha yakından tanımalarını ve birbirlerine daha çok yakınlık duymalarını sağlayacaktır.

Hıristiyanların ve Müslümanların inançları pek çok yönden ortaktır. Aynı şekilde Yahudilik de İslam'la pek çok ortak inancı paylaşmaktadır. Her üç dinin mensupları da;

. Allah'ın tüm evreni yoktan yarattığına ve tüm maddeye sonsuz kudretiyle hakim olduğuna inanmaktadır.
. Allah'ın canlıları ve insanı yarattığına ve insanın Allah'ın verdiği bir ruha sahip olduğuna iman etmektedir.
. Tarih boyunca, Allah'ın insanlara Hz. Adem (AS), Hz. Nuh (AS), Hz. İbrahim (AS), Hz. İshak (AS), Hz. Yakup (AS), Hz. Yusuf (AS), Hz. Musa (AS) gibi pek çok peygamber gönderdiğine inanmakta ve tüm bu peygamberleri sevmektedir.
. Ölümden sonra dirilişe, cennet ve cehennemin varlığına, meleklerin varlığına iman etmekte,
Allah'ın hayatımızı bir kader üzere yarattığına inanmaktadır.

Sadece inanç konularında değil, ahlaki değerler konularında da ehl-i kitabın inançları Müslümanlarla uyum içindedir. Günümüzde; fuhuş, eşcinsellik, uyuşturucu bağımlılığı gibi ahlaksızlıkların, bencil, çıkarcı, acımasız insan modelinin hızla yaygınlaştığı bir dünyada, Ehl-i Kitap ve Müslümanlar aynı erdemlere inanmaktadırlar: Namus, iffet, tevazu, fedakârlık, dürüstlük, şefkat, merhamet, karşılıksız sevgi gibi...

Ortak ibadetler ve ortak ahlaki değerler

İnsanı yaratan Allah, hiç şüphesiz onun yapısını, ihtiyaçlarını ve dünyada nasıl bir düzen içinde rahat edeceğini de en iyi bilendir. Dolayısıyla insanın, izlemesi gereken yol Rabbimizin bildirdiği yol olmalıdır. Nitekim Allah her dönemde elçileri ve kitapları aracılığıyla insanlara yol göstermiş, razı olacağı düşünce, davranış, ahlak ve yaşam biçimini insanlara haber vermiştir. Allah'ın öğrettiği bu yaşam tarzını ve ahlak modelini uygulayanlar, hem dünyada hem de ahirette en mutlu, en huzurlu ve en güzel yaşama kavuşmayı ümit eden insanlardır.

Farklı dönemlerde, farklı coğrafyalarda yaşayan ve farklı İlahi dinlere mensup olan inananlar, tüm bu farklılıklara rağmen aslında aynı ahlaki değerlere sahiptirler. Hırsızlık yapmamak, adam öldürmemek, zina etmemek, yalan söylememek, adil olmak, her türlü haksızlıktan sakınmak, insanlara karşı nazik ve saygılı bir üslup kullanmak gibi temel değerler tüm inananlar için geçerlidir. Bu, inananların -çeşitli görüş ve uygulama farklılıkları olsa da- olaylar karşısında benzer tepkiler vermelerine ve ortak hareket etmelerine neden olur.

Buna karşılık yeryüzündeki pek çok ideoloji, Yüce Allah'ın hoşnut olduğu bu ahlak anlayışına tamamen ters olan anlayışları savunmaktadır. Örneğin son iki yüzyıldır dünyada son derece etkin olan materyalist felsefe, insanları, sadece kendi çıkarlarını düşünen ve bunda hiçbir kural tanımayan bireyler haline getirmektedir. Bu felsefeye dayalı yaşam biçimleri, hayatı bir tür "arena" olarak göstermekte, nefsani tutkuları kışkırtmakta ve bunların tatmin edilmesi için her yolun kullanılabileceğini öngörmektedir. Öte yandan materyalizm, Allah'ın vahyini reddettiği için, insanın tabiatına dair hiçbir mutlak kıstas kabul etmemekte, ahlaki değerleri göz ardı etmekte, bu sapkın mantığın insanlığa ne kadar büyük bir yıkım getirdiğinin örnekleri ise halen gözler önündedir.
Çatışmalar ve gerilimler, bir parça toprak ya da makam ve mevki için acımasızca birbirine saldıran insanlar, mazlumların ve ihtiyaç içinde olanların her gün daha da ezilmesi, adaletsizliklerin yaygınlaşması, ahlaksızlıkların artması, söz konusu yıkımın sadece birkaç örneğidir.
Bu durum karşısında İlahi dinlerin mensuplarının, materyalizmin yıkıcı etkilerine karşı ittifak etmeleri gerekir. Allah'ın varlığına, birliğine, bizleri O'nun yarattığına ve bizlere doğru yolu göstermek için kitaplar ve peygamberler gönderdiğine inanmak, çok önemli bir ortak noktadır. Bu gerçeklere inanan insanlar -Yahudi, Hıristiyan veya Müslümanlar- bu gerçekleri reddeden insanlara göre birbirlerine çok daha yakındırlar.
İlerki sayfalarda üç İlahi din arasındaki ortak ahlaki değerleri başlıklar altında inceleyeceğiz. Bunların her biri, bu dinlerin mensuplarının neden ittifak etmeleri gerektiğinin önemli delillerindendir. Unutulmamalıdır ki, yeryüzünde bu değerlerle tarif edilen güzel ahlakın hakim olması, hiç kuşkusuz, her üç dinin inananlarının elele vermesiyle mümkün olacaktır.

Alçakgönüllülük
Alçakgönüllülük inananların ortak bir vasfıdır. Allah, ayetlerde kendini büyük gören, kibirli insanları sevmediğini bildirmiştir.
İnananlar, kendilerine sayısız nimetler bahşedenin Allah olduğunu, her şeyin gerçek ve tek sahibinin de O olduğunu bilirler. Hiçbir şekilde kibirlenmezler. Allah'ın karşısında ne kadar aciz olduklarının farkındadırlar. Aklın, bilginin, güzelliğin, zenginliğin, itibarın ve diğer her türlü imkânın kendilerinden kaynaklanmadığını; bunların Allah'ın bir ihsanı olduğunu bilirler. İşte bu
nedenle mütevazı davranırlar.
Allah, Kuran'da inananların tevazulu tavrını şöyle belirtmiştir:
"O Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçakgönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman "Selam" derler." (Furkan Suresi, 63)
Diğer bir Kuran ayetinde de mütevazı müminler cennetle müjdelenmiştir:
"... İşte sizin İlahınız bir tek İlahtır, artık yalnızca O'na teslim olun. Sen alçakgönüllü olanlara müjde ver." (Hac Suresi, 34)
Alçakgönüllülüğün önemi ve bu tavrı gösterenlerin Allah katında üstün kılınmış insanlar oldukları İncil'de şöyle ifade edilir:
"Her bakımdan alçakgönüllü, yumuşak huylu, sabırlı olun, sevgiyle birbirinize katlanın." (Efesoslulara Mektup, Bap 4, 2)
Aynı şekilde Tevrat'ta da kibirli olmaktan sakınmak gerektiği, Allah'ın alçakgönüllü kullarından razı olacağı bildirilmektedir. Konuyla ilgili bazı Tevrat pasajları şu şekildedir:
"Dinleyin ve kulak verin, kibirli olmayın; çünkü Rab söyledi." (Yeremya, Bap 13, 15)
"...Rabbin hükümlerini yapmış olan dünyanın bütün alçakgönüllüleri, Rabbi arayın; salahı arayın, alçakgönüllülüğü arayın..." (Tsefanya, Bap 2, 3)
"Alçakgönüllüleri kurtarır, gururluları gözler, gururunu kırarsın." (2.Samuel, Bap 22, 28)

Büyüklük Taslamamak
Kuran-ı Kerim
"Ona: "Allah'tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o." (Bakara Suresi, 206)
İncil
"... Allah kibirlilere karşıdır, ama alçakgönüllülere lütfeder." (Yakup'un Mektubu, Bap 4, 6)
Tevrat
"...Gururlanmamalarını, gelip geçici zenginliğe ümit bağlamamalarını buyur. Zevk almamız için bize her şeyi bol bol veren Allah'a ümit bağlasınlar. (Timoteos'a I." Mektup, Bap 6, 17)

Adalet Anlayışı
Adil olmak iman eden insanların en önemli özelliklerindendir.
Allah kullarına insanlar arasında adaletle hükmetmelerini, kendilerinin veya yakınlarının aleyhine dahi olsa adil olmalarını emretmiştir. İnananlar, yeryüzünde adaleti koruyan ve haksızlığa izin vermeyen insanlardır. Rabbimiz Kuran'da Müslümanlara adil olmaları gerektiğini şöyle bildirmektedir:
"Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir." (Nisa Suresi, 58)
Müslüman için karşısındaki insanın zengin ya da fakir olması veya alacağı kararın menfaatleriyle çatışması ihtimali bir şeyi değiştirmez. Koşullar ne olursa olsun mümin, adaletten taviz vermez. Bu üstün ahlak bir Kuran ayetinde şöyle anlatılır:
"Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahitler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır." (Nisa Suresi, 135)
Başka bir Kuran ayetinde, kin duygusunun insanları adalete aykırı düşen tavırlara sürüklememesi gerektiği bildirilmiştir:
"Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır..." (Maide Suresi, 8)
Adalet, İncil ve Tevrat'ta da üzerinde durulan bir konudur. Adaleti göz ardı eden sözde din bilginleri ve Ferisiler İncil'de şöyle kınanmıştır:
"Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz nanenin, anasonun ve kimyonun ondalığını verirsiniz de, Kutsal Yasa'nın daha önemli yönleri olan adalet, merhamet ve sadakati ihmal edersiniz. Ondalık vermeyi ihmal etmeden esas bunları yerine getirmeniz gerekirdi." (Matta, Bap 23, 23)
Tevrat'ta da güzel ahlaklı insanın tarifi yapılırken önemle üzerinde durulan konulardan biri adil olmaktır. Tevrat'ta adil olmayı öven açıklamalardan bazıları şu şekildedir:
"... Bunların yerine adil bir yönetim için bilgelik istedin; isteğini yerine getireceğim... "(1.Krallar, Bap 3, 11-12)
"Rab şöyle diyor: "Adil ve doğru olanı koruyup yerine getirin..." (İşaya, Bap 56, 1)
"Yoksullardan adaleti esirgemek, halkımın düşkünlerinin hakkını elinden almak... Öksüzlerin malını yağmalamak için haksız kararlar alanların, adil olmayan yasalar çıkaranların vay haline!" (İşaya, Bap 10, 1-2)

Din Ahlakında Sevginin Önemi
Kuran-ı Kerim
"Katımızdan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de verdik). O, çok takva sahibi biriydi." (Meryem Suresi, 13)
"İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır." (Meryem Suresi, 96)
Tevrat
"Sevgiyi, sadakati hiç yanından ayırma, bağla onları boynuna, yaz yüreğinin levhasına. Böylece Allah'ın ve insanların gözünde beğeni ve saygınlık kazanacaksın." (Süleyman Meselleri, Bap 3, 3-4)
"Nefret çekişmeyi azdırır, sevgi her suçu bağışlar." (Süleyman Meselleri, Bap 10, 12)

İncil
Size şu buyruğu veriyorum: "Birbirinizi sevin!" (Yuhanna, Bap 15, 17)
"Sevgi, Allah'ın buyruklarına uygun yaşamamız demektir. Başlangıçtan beri işittiğiniz gibi, O'nun buyruğu sevgi yolunda yürümenizdir." (Yuhanna'nın II. Mektubu, 6)

Güzel Söz Söylemek
Kuran-ı Kerim
"Görmedin mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir. Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah insanlar için örnekler verir, umulur ki onlar öğüt alır düşünürler." (İbrahim Suresi, 24-25)
Tevrat
"Sabırla bir hükümdar bile ikna edilir, tatlı dil en güçlü direnci kırar." (Süleyman Meselleri, Bap 25, 15)
"Bilge yüreklilere akıllı denir, tatlı söz ikna gücünü artırır." (Süleyman Meselleri, Bap 16, 21)
İncil
"Ağzınızdan hiç kötü söz çıkmasın. İşitenler yararlansın diye, ihtiyaca göre, başkalarının gelişmesine yarayacak olanı söyleyin." (Efosuslulara Mektup, Bap 4, 29)
"Sözünüz tuzla terbiye edilmiş gibi her zaman lütufla dolu olsun. Böylece herkese nasıl karşılık vermek gerektiğini bileceksiniz." (Koloselilere Mektup, Bap 4, 6)

Kötülüğü İyilikle Uzaklaştırmak
Kuran-ı Kerim
"İşte onlar; sabretmeleri dolayısıyla ecirleri iki defa verilir ve onlar kötülüğü iyilikle uzaklaştırıp kendilerine rızk olarak verdiklerimizden infak ederler."(Kasas Suresi, 54)
"İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir." (Fussilet Suresi, 34)
İncil
"Kötülüğe kötülükle, sövgüye sövgüyle değil, tersine kutsamayla karşılık verin. Çünkü kutsanmayı miras almak üzere çağrıldınız." (Petrus'un Birinci Mektubu Bap 3, 9)
"Ama beni dinleyen sizlere şunu söylüyorum: Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik yapın, size lanet edenler için iyilik dileyin, size hakaret edenler için dua edin. Bir yanağınıza tokat atana öbür yanağınızı da çevirin. Abanızı alandan mintanınızı da esirgemeyin." (Luka, Bap 6, 27-29)

Tevrat
"Düşmanın acıkmışsa doyur, susamışsa su ver. Bunu yapmakla onu utanca boğarsın ve Rab seni ödüllendirir." (Süleyman Meselleri, Bap 25, 21-22)

Bağışlayıcı Olmak
İnsan, yanılmaya ve hata yapmaya açık bir varlıktır. Yaşamı boyunca pek çok kez hata yapar; pek çok defa ise çevresindeki insanların kendisini ilgilendiren hatalı davranışlarıyla karşılaşır. Cahiliye ahlakını yaşayan insanların büyük kısmı hatalara karşı tahammülsüzdür, hata yapan kişiye karşı sabır gösteremezler. Özellikle de yapılan hatadan zarar görmeleri söz konusu ise, hatayı yapan kişiye karşı acımasızca davranabilirler. Din ahlakı ise bağışlayıcı ve hoşgörülü olmayı gerektirir. İman edenler, aciz birer kul olduklarının bilincindedirler. Karşılarındaki insanın yaptığı hatanın bir benzerini kendilerinin de yapabileceğini bilerek davranırlar. İnsanlara güzel söz söyler, affedici olurlar. Bağışlayıcı olmanın Allah Katında övülen bir ahlak olduğu Kuran'da şu şekilde bildirilmektedir:
"Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır." (Bakara Suresi, 263)
"Bir hayrı açıklar ya da gizli tutarsanız veya bir kötülüğü bağışlarsanız, şüphesiz Allah, affedicidir, güç yetirendir." (Nisa Suresi, 149)
"Sen af yolunu benimse, uygun olanı emret ve cahillerden yüz çevir." (Araf Suresi, 199)
Kuran'da, Allah'ın kendisini bağışlamasını isteyen kişinin affedici ve hoşgörülü olması gerektiği bildirilmiştir.
"Sizden, faziletli ve varlıklı olanlar, yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve hoş görsünler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayandır, esirgeyendir." (Nur Suresi, 22)
Tevrat'ta da iman eden kişinin mutlaka sabırlı ve hoşgörülü olması gerektiği bildirilmiştir. Bir hatayla karşılaştığında "onu diline dolamamak", insanlara karşı öfke duyup intikam almaya kalkışmamak inananlara öğütlenmiştir. Konuyla ilgili bazı Tevrat pasajları şu şekildedir:
"Sağduyulu kişi sabırlıdır, kusurları hoş görmesi ona onur kazandırır." (Süleyman Meselleri, Bap 19, 11)
"Sevgi isteyen kişi suçları bağışlar, olayı diline dolayansa can dostları ayırır." (Süleyman Meselleri, Bap 17, 9)
"Bana yaptığını ben de ona yapacağım, ödeteceğim bana yaptığını" deme." (Süleyman Meselleri, Bap 24, 29)

İncil'de , kişinin karşısındakini bağışlaması durumunda kendisinin de bağışlanacağı (Luka, Bap 6, 37) ifade edilmiş; inananlara, "bize karşı suç işleyenlerin suçunu bağışladığımız gibi Sen de bizleri bağışla!" (Matta, Bap 6, 12) şeklinde Allah'a dua etmeleri tavsiye edilmiştir. İnananların insanlara karşı hoşgörülü ve bağışlayıcı davranmaları gerektiği bir başka İncil açıklamasında ise şöyle bildirilmiştir:
"... Yürekten sevecenliği, iyiliği, alçakgönüllülüğü, sabır ve yumuşaklığı giyinin. Birbirinize hoşgörülü davranın. Eğer birinizin ötekinden bir şikayeti varsa, Rabbin sizi bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın." (Pavlus'un Koloselilere Mektubu, Bap 3,12-13)

Öfkeyi Yenmek
Öfke, insanın olayları sağlıklı ve gerçekçi değerlendirmesine, doğru ve adil karar vermesine engel olur. Öfkenin devreye girmesi kişiyi, Allah'ın istediği şekilde davranmaktan, hoşgörülü ve merhametli olmaktan alıkoyar. İşte bu nedenle mümine yakışan tavır öfkesini yenmektir. Böylece kızgınlık ve hiddet hislerinin neden olabileceği hatalı davranışlar ve çeşitli zararlardan da korunmuş olur. Kuran'da öfkelerini yenenlerin ahlakı övülmüştür:
"Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever." (Ali İmran Suresi, 134)
İncil'de öfkenin kötü bir özellik olduğu, kardeşine karşı öfkeye kapılanların "yargılanmayı hak edecek"leri belirtilmektedir. Bu konudaki bir İncil ifadesi şöyledir:
"Her tür acı söz, öfke, kızgınlık, gürültücülük, sövücülük ve bunların yanı sıra her tür kötülük üzerinizden gitsin." (Efesoslulara Mektup, Bap 4, 31)
Tevrat'ta yer alan açıklamalar da inananların öfkelenmekten sakınıp kaçınmaları gerektiğini göstermektedir:
"Sefihin öfkesi hemen belli olur; fakat basiretli adam utancı örter." (Süleyman'ın Meselleri, Bap 12, 16)
"Çabuk öfkelenen akılsızlık eder..." (Süleyman'ın Meselleri, Bap 14, 17)

Güzel Ahlaka Çağırmak
Elçiler ve inananlar tarih boyunca insanları Allah'ın yoluna ve güzel ahlaka davet etmişlerdir.
Allah'ı, ahireti, cennet ve cehennemi, güzel ahlakı anlatarak, onları Allah'ın istediği şekilde yaşamaya çağırmışlardır. Bir Kuran ayetinde, "Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır" (Nahl Suresi, 125) şeklinde emredilmiştir. Bir çok Kuran ayetinde, Allah'a çağıran ve güzel ahlakın uygulanmasına çaba gösterenler övülmüş ve müjdelenmişlerdir:
"İçinizde (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır." (Al-i İmran Suresi, 104)
"Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allah'ın sınırlarını koruyanlar; sen (bütün) müminleri müjdele." (Tevbe Suresi, 112 )
Al-i İmran Suresi'nin 113-114. ayetlerinde, Kitap Ehli'nin, yani Allah katından kendilerine kitap verilmiş olan Yahudiler ve Hıristiyanların içindeki bir topluluğa dikkat çekilir. Güzel ahlaka davet eden samimi, salih Yahudi ve Hıristiyanlardan oluşan bu topluluk ayetlerde şöyle anlatılır:
"Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır." (Al-i İmran Suresi, 113-114)
Hz. İsa'nın ve öğrencilerinin hayatı bunun güzel örneklerinden biridir. Konuya ilişkin İncil'deki bazı ifadeler şöyledir:
"Biz ise kendimizi duaya ve Allah sözünü yayma işine adayalım." (Habercilerin İşleri, Bap 6, 4)
"Kardeşlerim, içinizden biri gerçeğin yolundan saparsa ve biri onu yine gerçeğe döndürürse, bilsin ki, günahkarı sapık yolundan döndüren, ölümden bir can kurtarmış ve bir sürü günahı örtmüş olur." (Yakup'un Mektubu, Bap 5, 19-20)

Ateizme Karşı Ortak Mücadele
Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslam'ı yaklaştıran bir diğer önemli gerçek, çağımızda dünyada etkili olan ateist felsefeler ve bunların sebep olduğu felaketlerdir.
Çağımızın en tanınan ve en çok zarar veren ideolojileri arasında materyalizm, komünizm, faşizm, anarşizm, ırkçılık, nihilizm, egzistansiyalizm, sayılabilir. Bunların evren, toplum ve insan hakkındaki sahte teşhislerine, aldatıcı tanım ve tasvirlerine kanan pek çok insan imanını kaybetmiş veya imanı zayıflamıştır. Dahası bu ideolojiler insanları, toplumları ve milletleri büyük buhranlara, çatışmalara, savaşlara sürüklemiş ve dünyaya büyük felaketler getirmiştir. İnsanlığın halen yaşadığı acılar, sıkıntılar ve bunalımlarda bunların payı büyüktür.
Darwinist telkin, kuşkusuz Ehl-i Kitabın inançlarının ve Kuran esaslarının tamamen zıttıdır. Dolayısıyla Darwinist telkin, her üç dine de tamamen muhalif bir dünyanın temelini oluşturmaktadır.
Bu gerçek karşısında, Allah'a inanan ve O'nun öğrettiği güzel ahlakı kabul eden Ehl-i Kitabın ve Müslümanların işbirliği yapması gerekir. Her üç dinin mensupları, elele vererek, zaten hiç bir bilimsel temeli bulunmayan, sadece materyalist felsefe uğruna ayakta tutulmak istenen Darwinizmin yanlışlığını tüm dünyaya anlatmalıdırlar. İnançsızlıktan kaynak bulan tüm diğer yıkıcı ideolojilere, (komünizme, faşizme, ırkçılığa), ahlaki dejenerasyona karşı da elbirliği ile fikri bir mücadele yürütmelidirler. Bu gerçekleştirildiği takdirde dünya çok kısa zamanda barış, huzur ve adalete kavuşacaktır.
Ortak Bir Kelimede Birleşelim
Darwinist, materyalist ideolojilerin dünyayı sardığı bir dönemde, dinler arasındaki benzerliklerin ön plana çıkarılması, ortak amaçlar için işbirliği yapılması gerekir.
Allah Kuran'da, Müslümanlara, Ehl-i Kitap hakkında bir emir verir; onları "ortak bir kelimede birleşmeye" çağırmak:
"De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek bir kelimeye gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." (Ali İmran Suresi, 64)
Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler bu şekilde ortak bir kelimede birleştiklerinde, birbirlerinin düşmanı değil dostu olduklarını anladıklarında, asıl düşmanın ateizm ve dinsizlik olduğunu gördüklerinde, dünya çok daha farklı bir yer olacaktır. Asırlardır süren çatışmalar, husumetler, korkular, terör eylemleri sona erecek ve "ortak bir kelime" üzerinde sevgi, saygı ve huzura dayalı yeni bir medeniyet kurulacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder